BozKurtlar - Haberler
  Ana Sayfa
  KAYIT
  İLETİŞİM
  Harita
  Haberler
  Saklı sayfalar
  Facebook Hileleri

turkeş
metin m-latya tarih 01.05.2014, 15:48 (UTC)
 

Alparslan TÜRKEŞ kimdir? / Alparslan TÜRKEŞ'in Hayatı....
.
16 Ocak 2011, 21:43



Milletimizin yetiştirdiği son Başbuğ'un hayat hikayesinin başlangıcında da göç var. Yıl 1860 Orta Anadolu'da, Kayseri'nin, Pınarbaşı ilçesi'nin Yukarı Köşkerli Köyünde meskun Avşar Obalarından Koyunoğlu ailesi bir toprak meselesi yüzünden kavgaya girişince Sultan Abdülaziz'in fermanıyla Kıbrıs'a sürgün edilir. Yıl 1917 ve Kasım'ın 25'i, öğle vakti.. yer, Lefkoşe. Haydarpaşa Mahallesi Kirlizade sokağı 13 numaralı mütevazi evde, Kıbrıs'a yerleşen Koyunoğlu soyuna mensup Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ve eşi Fatma Zehra Hanımın Ali Arslan adını verdikleri oğulları dünyaya gelir.



Yıl 1921 ve 4 yıl 4 ay 4 günlük Ali Arslan, annesi tarafından yıkanır, yeni elbiseler giydirilir ve devrin âdetince fesi mücevherler ile süslenerek Sarayönü ilkokul'una (Sibyan Mektebi) gönderilir. Sarıklı ve mübarek bir Osmanlı Uleması olan Hoca Efendi'nin dizi dibine çöken Ali Arslan'ın ağzından çıkan ilk söz bir euzü besmeledir. Ey Rahman ve Rahim olan Allah'ım, annem beni yetiştirdi bu mektebe yolladı, okuyup yetişip, milletime hizmet etmek istiyorum dermişcesine bir besmeledir, Ali Arslan'ın ağzından dökülen..



Birbirinin ardısıra gelen ilkokul ve Rüştiye yılları ve herbiri birbirinden daha değerli Hüsnü Bey, Selahattin Bey, Mehmet Asım Bey, Ragıp Tüzün Bey, Turgut Bey, Osman Zeki Bey ve Faiz Kaymak gibi Türklük ve Türkçülük şuuruyla bilenmiş birer hançer olan hocalarından feyz alır. Onlar Ona müfredatın yanısıra Kıbrıs Türklerinin yalnız olmadığını Devlet-i âli Osman bakiyesi hür ve müstakil Türkiye'nin yanısıra yeryüzünde kendileri gibi bahtsız esaret altında milyonlarca Türk olduğunu da öğretirler. Dahası Osman Zeki Bey Ali Arslan'ın adını adeta senin adın "Alparslan olsun" ve Sultan Alpaslan'a denk bir yiğit Türk ol, diyerek değiştirir.



Küçük Alparslan'ın doğup, yetiştiği o yıllarda, Piyale Paşa yadigârı Kıbrıs, sevgili Yeşilada'mızın tamamı ingiliz işgali altındadır ve Türk'ün istiklâlini kaybetmesinin ne demek olduğu Onun ruhunun derinliklerine şuurunun uyanmağa basladığı günden, çocukluk yıllarının başlangıcından başlayarak siner. O her gece Türkiye'ye gidip asker olmayı ve gelip ata-baba ocağını kurtarmanın düşüyle uyur, uyanır.



Yıl 1933 ve Alparslan'ın artık işgal altında, esaret altında yaşamağa dayanacak gücü kalmamıştır. Babası Ahmet Hamdi Bey'i ve Annesi Fatma Zehra Hanım'ı ikna eder, aile mallarını satıp savar yanlarında oğulları Alparslan ve kızları Dervişe olduğu halde, ak toprakların, hür toprakların, Türk'ün Türk olduğundan utanmadığı, boynunun eğik olmadığı toprakların, anavatanın, Türkiye'nin yoluna düşerler; Viyana vapuru ve.. ver elini istanbul...



Ailesi istanbul'a yerleşince Alparslan'ın ilk işi Kuleli Askeri Lisesi'ne kayıt olmak olur. Artık O yüreğinin Onu çağırdığı yerde ve düşlerinin peşindedir. O düşlerini düşleyen baskaları da vardır istanbul'da... Derlenip toparlanmışlar, Türklük, Türkçülük ülküsünün O bir daha hiç inmeyecek olan bayrağını açmışlardır. O Yüce Dilek, O aziz Ülkü, O muhteşem düşler, özellikle, bir Ülkü devi olan Atsız Hoca'nın canevinde, ocağında pişer ve sohbetlerle, şiirlerle, dergilerle, romanlarla mektuplarla Türk aydınlarının gönlüne cemre cemre düşmekte ve yayılmaktadır. Onlarla tanışır, buluşur Alparslan Türkes.



Yıl 1936 Kuleli Askeri Lisesi'ni pekiyi derece ile astegmen olarak bitirince Ankara ve Harp Akademisi yillari baslar. 1938'de Harbiye'den mezun olur, artik O Türk Ordusu'nun genç bir tegmenidirve Türk Milleti'nin emrindedir. Yil 1940 Isparta'da gönlünü Muzaffer Ana'ya kaptirir ve evlenirler. Ayzit, Umay, Selcen, Sevenbige (Çagri) ve Yildirim Tugrul adli çocuklarla çiçeklenir bu evlilik ve bozkurtlarin Muzaffer Ana'sinin 1974 yilinda elim kaybindan sonra 1976 yilinda, Sevâl Hanim'la yaptigi ikinci evliliginde de Tanri Onu Ayyüce ve Ahmet Kutalmis adli iki evlât daha vererek sevindirecektir.



Yil 1944 3 Mayis.. Ankara'da eski tabirle bir nümayis yani gösteri veya yürüyüs vardir. Türk'ün, Türklügün ölmedigini, ölmeyecegini ve yükselen Türkçülük bayraginin bir daha hiçbir sekilde inmeyecegini gösteriyorlar. Hem dosta hem düsmana... hem devlet hizmetindeki gafillere hem de yurda sizmaga çalisan hainlere, Asya bozkirlarinda yaratilan bozkurt soylularin bozkurt torunlarinin, bir kaç çakalin günü birlik menfaatleri için göz yumduklari kizil yilanin farkinda ve onun basini ezme azminde olduklarini gösterirler.



Şâirin öz yurdunda garipsin, özyurdunda parya dedigince tutuklanir Türkçüler... Devrin dalkavuk iktidarinin uyduruk nedenlerle açtigi Türkçülük-Turancilik Davasi baslar. Türkçüler tabutluklara atilirlar, iskencelere ugrarlar. Türkiye'de Türk Milliyetçisi olmanin bedelidir bu... Genç Üstegmen Alparslan Türkes'te bunlar arasindadir. 20 Ekim 1944'te kendisini "vatan hainligi" suçlamasiyla sorgulayan mesnedsiz Savciya "Diger saniklar gibi bana da vatan hainligi isnad edilmistir. Bunu şiddetle redderim. Ben yeryüzünde herseyden çok milletimi ve vatanimi severim." diye haykirir. Ancak mahkeme tarafindan, 9 ay 10 gün hapis cezasina çarptirilir ve bir yildir hücre hapsi yattigi için tahliye edilir.



Kendisine verilen cezada daha sonra Askeri Yargitay tarafindan bozulur ve 2. numarali mahkemede beraat eder. Bu onun Türk Milliyetçisi oldugu için zindanlara ilk atilisidir ve son olmayacaktir. Ülkücü olmak çileye talip olmaktir, nimete, ikbale degil. O da Türklük Ülküsü için zaman zaman siddeti artan çileyi bir ömür boyu bir an bile tereddüt etmeksizin ve yakinmaksizin, çekmis ve çile çekmeyi seref bilmistir.



Yil 1947 Alparslan Türkes ve 15 diger Türk subayi, A.B.D. Kara Harp Akademisi ve Piyade Okulunda iki yillik bir süre egitim görürler. Bu arada ülkemizden Kars ve Ardahan civariyla Bogazlardan üs talep eden Sovyetler Birligi'nin Komünizm maskesi ardina saklanmis, o eski ve degismez "moskoflugu" ayan beyan ortaya çikar. Bu atmosferde yurda dönen Alparslan Türke? Gelibolu ve Çankiri'daki görevlerinden sonra 1951 yilinda Kurmaylik sinavini kazanir ve 1955 yilinda Harp Akademisi'nden Kurmay Binbasi olarak mezun olur.



Yil 1955 dis görev için açilan sinavi kazanarak A.B.D. Pentagon'da NATO Türk Temsil Heyeti üyeligine atanir. Bu arada ... Üniversitesinde Uluslararasi Ekonomi egitimi görür. 1957 yilinda Türkiye'ye döner.



1959 yilinda Almanya'ya Atom ve Nükleer Okulu'na gönderilir ve bu okulu basariyla bitirir. O artik bir Kurmay Albaydir.



Yil 1960, tarih 27 Mayis öteden beri örgütlenen ve memlekette kardes kavgasini önleyerek bazi reformlar yapmayi hedefleyen Milli Birlik Komitesi'nin ülke yönetimine el koydugunu açiklayan bildiriyi radyodan okuyan kisi ve "ihtilâl'in kudretli Albayi"dir. Kurmay Albay Alparslan Türkes ihtilâl hükümetinde Basbakanlik Müstesarligi görevini üstlenir. Bu vazifesi esnasinda Devlet Planlama Teskilati, Devlet istatistik Enstitüsü ve Türk KültürünüArastirma Enstitüsü gibi kurum ve kuruluslari kurar. Ancak Milli Birlik Komitesi arasinda ortaya çikan anlasmazliklar nedeniyle, 13Kasim 1960'ta Kurmay Albay Alparslan Türkes ve "ondörtler" olarak bilinen arkadaslari Komite'nin diger üyelerince emekliye sevkedilerek tasfiye edilirler ve zorla evlerinden alinip yurtdisinda görevlendirilmek suretiyle sürgün edilirler. O da 19 Kasim'da Türkiye'nin Hindistan Büyükelçiligi müsaviri sifatiyla sürgüne gönderilir.



1961-62 1963 yilina kadar 2,5 yil, yönetimi elinde bulunduranlarca Alparslan Türkes'in Türkiye'ye dönmesine müsaade edilmez. Yil 1963 tarih 23 Mart Alparslan Türkes sürgünden yurda döner. Dava arkadaslariyla birlikte kadro olusturup partilesmek amaciyla "Huzur ve Yükselis Dernegi" adli bir dernek kurar. Kisa bir süre sonra Talat Aydemir'in giristigi darbe tesebbüsüne karistigi iddiasi ile tutuklanir ve Mamak Askeri Cezaevinde dört ay hücre hapsinde yatar, yargilanir ve beraat eder.



Tarih 31 Mart 1965 saat 11.00 de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katilir. .



Tarih 1 Agustos 1965 Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Büyük Kurultay'inda Genel Baskanligina seçilir. Ayni yil yapilan genel seçimlerde Ankara milletvekili seçilir. Yil 1969 Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin adi Milliyetçi Hareket Partisi amblemi de Üç Hilâl olarak degistirilir. O yil yapilan genel seçimlerde Adana milletvekili olarak seçilir.



ilki, 31 Mart 1975 -13 Haziran 1977 yillari arasinda ve ikincisi de 1 Agustos - 31 Aralik 1977 tarihleri arasinda Süleyman Demirel baskanliginda kurulan koalisyon hükümetlerinde MHP Genel Baskani olarak, Basbakan Yardimciligi ve Devlet Bakanligi yapar. Ülkü Ocaklari, Büyük Ülkü Dernegi ve diger mesleki örgütlenmeler baslar. 1968 Yilindan itibaren marksist ve bölücü gençlik hareketleri üniversitelerde yuvalanir ve üniversite özerkliginden istifade ederek buralari silah, cephane deposu haline getirerek "Kömünist Devrim" için üs haline koyarlar. Üniversiteler isgal altindadir. Her yer Lenin'in Stalin'in Mao'nun resimleri ve komünist sloganlarla doludur. Komünist yeralti örgütleri "sehir gerillasi" mi "kir gerillasi" mi tartismalari yapmakta okullara kendilerine tabi olanlardan baska hiç kimseye hayat hakki tanimamaktadirlar. Bunun üzerine Basbug Alpaslan Türkes toplanan çok az sayidaki gence verdigi seminerlerle onlari komünizm konusunda aydinlatmaya ve alternatif olarak da Türk Toplumculugunu, Türk Milliyetçiligini anlatir. Kisa zamanda çogalan gençler örgütlenmege baslarlar. Doktriner Türk Milliyetçiligi safhasi baslamistir. Türk Milliyetçileri Dokuz Isik, dokuz prensip etrafinda toplanirlar.



Bu gelismelerden rahatsiz olan Türklük ve Türkçülük düsmanlari özellikle de Komünist örgütler kendilerine okulda, fabrikada, köyde, kentte, dagda her yerde ama heryerde karsi çikip mücadele eden Ülkücü Hareket'e karsi savas ilan ederler ve 12 Eylül 1980'e kadar 5000 civarinda Ülkücüyü sehit ederler. Devlet'in zaaf içinde oldugu düsünülen "zinde güçler"i birseylerin yani ihtilâlin sartlarinin "olgunlasmasi" için daha fazla kanin akmasini beklemektedirler.



Basbug için 1978, 1979, 1980 yillari bir çogunu bizzat kendisinin yetistirdigi binlerce ülküdasinin Komünist çetelerce katlediligini gördügü, kan aglayan bir yürekle her seye ragmen kaybetmedigi sogukkanliligiyla bir iç savasi önledigi izdirap dolu yillardir.



12 Eylül 1980 sabahi pusudakiler yeterince olgunlasan sartlarin neticesi ihtilâllerini yaparlar.



Basbug Alparslan Türkes ve Türkiye'nin komünist bir ihtilâle kurban olmasini engelleyen Ülkücü Hareket sanik sandalyesinde, idam sehpalarindadir. Mamaklar ve C5'ler bu sürecin sekillendigi teslim olur. Cunta tarafindan tutuklunan Basbug, önce 1 ay Uzunada'da daha sonradamekanlardir. Basbug 12 Eylül'den üç gün sonra Ankara Askeri Dil Okulu'nda ve hastalandigi dönemde de Mevki Hastahanesi'nde 4,5 yil hapis yatar. O ve 218 Ülkücünün idami istenir, 9 Nisan 1985'de tahliye olur ve beraat eder.



Tarih 6 Eylül 1987.. Yapilan referandum neticesi diger siyasilerle birlikte Basbug'a da konulan siyaset yapma yasagi kalkar ve Basbug Milli Ülküyü iktidar yapmak davayi kitlelere anlatmak için yine meydanlardadir.



Tarih 4 Ekim 1987.. Milliyetçi Çalisma Partisi olaganüstü kongresinde Genel Baskanliga seçilir.



Tarih 20 Ekim 1991.. Genel seçimlerde MÇP'nin RP ve IDP ile yaptigi seçim ittifaki neticesi Yozgat milletvekili seçilir. Basbug, son kez T.B.M.M.dedir. Bu dönemde ülkemizi kasip kavuran bölücü teröre karsi en etkili mücadeleyi O gerçeklestirir.



Tarih 27 Aralik 1992.. Oniki Eylül'ün kapattigi partilerin tekrar açilabilmesini saglayan degisiklikler neticesi toplanan MHP'nin son kurultay delegeleri, MHP'nin isim ve amblemini MÇP'nin kullanabilmesine karar verirler.



Tarih 24 Ocak 1992 MÇP'nin 4.Olaganüstü kurultayi toplanir ve partinin adini MHP amblemini Üç Hilal olarak degistirir.

1995 genel seçimlerinde parlamento dışı kalan Türkeş, bu dönemde uzlaşmacı bir lider profili çizerek ülke siyaseti üzerinde etkili oldu.



Ölümü

Türk siyasi hayatı liderlerinden biri olan Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997'de geçirdiği kalp krizi sonucu Ankara'da öldü. Cenazesi, devlet töreni ile kaldırıldı. Ölümünden sonra MHP büyük bir yas içine girdi. MHP'nin yeni genel başkanı Devlet Bahçeli oldu.



Eserleri:
◾Milli Doktrin 9 Işık; Alparslan Türkeş, Kamer Yayınları; İstanbul, 1997.
◾Dokuz Işık; Berikan Elektronik Basım Yayım;
◾9 Işık; Hamle Yayınevi; İstanbul
◾Dokuz Işık ve Türkiye;Hamle Yayınevi; İstanbul
◾Ülkücülük; Hamle Yayınevi; İstanbul,
◾12 Eylül Adaleti (!) : Savunma; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1994.
◾1944 Milliyetçilik(kahpelik diyede geçer) Olayı; Hamle Yayınevi;
◾Modern Türkiye ; İstanbul.
◾Milliyetçilik Olayları; Berikan Elektronik Basım Yayım.
◾27 Mayıs ve Gerçekler; Berikan Elektronik Basım Yayım.
◾27 Mayıs, 13 Kasım, 21 Mayıs ve Gerçekler; İstanbul, 1996.
◾Ahlakçılık; Berikan Elektronik Basım Yayım.
◾Etik (Ahlak Felsefesi), Etik.; Bunalımdan Çıkış Yolu; Kamer Yayınları.
◾Türk Edebiyatında Anılar, İncelemeler, Tenkidler, Anı-Günce-Mektup; İstanbul, 1994.
◾Bunalımdan Çıkış Yolu; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1996.
◾Dış Meselemiz; Berikan Elektronik Basım Yayım.
◾İlimcilik; Berikan Elektronik Basım Yayım.
◾Kahramanlık Ruhu; İstanbul, 1996.
◾Temel Görüşler; Kamer Yayınları.
◾Sistemler ve Öğretiler; İstanbul, 1994.
◾Türkiye'nin Meseleleri; Hamle Yayınevi; İstanbul, 1996.
◾Yeni Ufuklara Doğru; Kamer Yayınları.
◾Sistemler ve Öğretiler; İstanbul, 1995.
◾Gönül Seferberliğine; Kamer Yayınları; İst; 1994

'Krm'


 

ÜLKÜCÜLÜK NEDİR
METİN tarih 26.04.2014, 22:57 (UTC)
 1 Mayıs ge�ti derken, ondan sadece 2 g�n sonraki T�rk��l�k g�n� zamanla yanlış hatırlanır oldu. Nihat Atsız ve Sabahattin Ali’nin hakaret davasında, Atsız taraftarlarının alanlara �ıktığı g�nd�r 3 Mayıs. Ancak ne zaman ‘g�n’ haline geldiği ise hala belirsiz.

İkinci D�nya Savaşı s�r�yordu; fakat 1944 yılının bahar aylarında Alman ittifakının er ge� yenileceği belli olmuştu. T�rkiye’de bu sırada Alman yanlısı T�rk��, ırk�ı ve Turancı grupla solcular arasında şiddetli bir ideolojik m�cadele s�z konusuydu. Turancılık konusu, basında ve kamuoyunda 1944 yılının ilkbahar aylarında daha da a�ık bir bi�imde tartışılacaktır.

Atsız’ın ‘a�ık mektupları’

Nihal Atsız, 1 Mart 1944’de Orhun dergisinde “Başvekil Ş�kr� Sara�oğlu’na A�ık Mektup”u yayınlar. Atsız, mektubunda “hem Başvekil, hem T�rk�� olduğu i�in” Sara�oğlu’na sesleniyor ve son zamanlarda arttığını ileri s�rd�ğ� sol eğilimli ve gizli nitelikteki yayın ve faaliyetlerden şik�yet ediyordu. Atsız’ın Başbakana hitaben yazılmış ikinci mektubu da, yine Orhun dergisinin 1 Nisan 1944 tarihli sayısında “Başvekil Sara�oğlu Ş�kr�’ye İkinci Mektup” başlığıyla yayınlanır. Atsız, bu mektubunda, sol faaliyetlerde bulunduğunu ileri s�rd�ğ� bazı kişilerin adlarını da veriyordu. Dergi, bu mektubun yayınlanmasından hemen sonra kapatılacaktır. Atsız’ın Başbakana seslenmesinin nedeni, Sara�oğlu’nun bundan yaklaşık bir yıl �nce “T�rk�z, T�rk��y�z ve her g�n biraz daha T�rk�� olacağız” demiş olmasıydı.

Bir hakaret davası

Atsız’ın yayınladığı ikinci mektuptan sonra Sabahattin �li, yazar aleyhine hakaret davası a�ar ve davaya 26 Nisan’da başlanır. Atsız, Sabahattin �li’yi de kom�nist olarak itham etmişti. Duruşmada Atsız lehine yapılan g�steriler nedeniyle olaylar �ıkması �zerine, duruşma �ğleden sonraya ertelenir. Ertesi g�n ise, Sabahattin �li bir grubun saldırısına uğrar. Dava sonucunda, taraflara karşılıklı para cezası verilirken, Sabahattin �li’ye saldıran Osman Y�ksel adındaki bir gence de 3 g�n hapis cezası verilir.

3 Mayıs Sabahattin Ali protestosu

3 Mayıs’ta yapılan ikinci duruşmada ise, alınan g�venlik �nlemlerine karşın, kalabalık bir �ğrenci grubu, adliye binasından marşlar s�yleyerek Ulus meydanına ve oradan da yeniden adliye binasına kadar y�r�r ve bu arada Sabahattin �li’nin bazı kitaplarını da yakar. G�venlik g��lerinin m�dahalesi �zerine olaylar daha da b�y�r. Duruşmalarda meydana gelen olaylar, basında da geniş bi�imde yer alır ve sert bi�imde eleştirilir. Atsız’ın avukatı Hamit Şevket İnce, 8 Mayıs’ta, yani davaya ilişkin karardan sadece bir g�n �nce, Ulus gazetesinde yayınlanan mektubunda, m�vekkilinin Atat�rk devrimlerine d�şman olduğunun anlaşılması �zerine, davadan ve avukatlık g�revinden �ekildiğini a�ıklar. 9 Mayıs’taki son duruşmada ise, Atsız 4 ay hapis ve 66 lira para cezasına mahkum olur. Ancak cezası tecil edilir. İşte, 3 Mayıs, T�rk��l�ğ�n yeniden boy g�sterdiği ilk eylem olarak anılacaktır. Ancak ne zaman ‘g�n’ haline geldiği ve kutlanmaya başlandığı belirsizliğini koruyor.

Basında ve CHP’de şiddetli tepkiler

Duruşmalar sırasında meydana gelen olaylar nedeniyle ve Ulus gazetesinde yayınlanan yazılara paralel olarak t�m basında Turancılık karşıtı yazılar, 1944 yılı başlarından itibaren aynı anda ve hızla artacaktır. �rneğin, Ahmet Hamdi Başar, Barış D�nyası dergisinde yayınlanan bir yazısında ş�yle diyordu: “Hi�bir tehlike milletimiz i�in kendi �z davalarını kendi kanının davalarını bayrak yaparak, maske yaparak, ortaya �ıkacak bu hain, milletin d�şmanı, emperyalist ve millet dışı T�rk��l�k davası kadar d�şmanca ve canavarca olamaz.” Başar, bir başka yazısında ise, Turancılara ş�yle sesleniyordu: “Eğer sizi harekete getiren ideal şahs� bir ihtiras ve menfaat ise, o zaman sizi susturmak hepimizin vazifesidir.”

Gelişmeler, CHP i�inde de geniş ve cidd� yankılar uyandıracaktır. CHP Meclis Grubu’nda konuyla ilgili �nemli tartışmalar olur. Falih Rıfkı Atay, “İlk hedef anayasayı yıkmaktır; partiyi kaldırmaktır. Fikir, basın h�rriyetini silip s�p�rmektir. Bug�nk� nizamın yerine Avrupa’da g�rd�ğ�m�z �rneklerine benzer bir diktatorya kurmaktır.” diyordu; ona g�re, “ırk�ılık, i� harp; Turancılık dış harp demekti.” Dahası, “ırk�ılık ve Turancılığın herhangi bir h�ller ile dışarıya bağlanan tarafı, d�ped�z cinayetti.”

Atsız’a resmi tepki

Ulus gazetesinde Falih Rıfkı Atay şunları yazar: “Bu T�rkiye’yi i�inden dağıtıp tahrip etmek i�in g�kten bir bela ısmarlansa, ırk�ılıktan beteri inemez. Bu T�rkiye’yi dışında can d�şmanları ile �evirtmek i�in ikinci bir bela ısmarlansa, İsl�m ittihat�ılığı ham hayalinin yerine Turancılık �topyasını ge�irmekten �l�sı bulunamaz. Nihayet T�rkiye’nin sınırları i�indeki millet birliğine katılmak isteyen b�t�n T�rklere yıllar yılı kapılarımızı a�mış bulunuyoruz.

Bu sınırlar dışındakiler i�in de, kendi beğendikleri devlet i�inde ve kendi diledikleri rejim altında, mesut yaşamalarını dilemekten gayri d�ş�nd�ğ�m�z yoktur. Irk�ılık ve Turancılık, anayasa prensiplerinin zıddıdırlar. Irk�ı ve Turancı, Cumhuriyet Halk Partisi’nden olamaz. Irk�ılar ve Turancılar, mill� birliğin ve T�rkiye emniyetinin tehlikesidirler. Biz T�rkiye T�rk��s� ve T�rkiye istikl�lcisiyiz.”

Irk�ılık Turancılık Davası

Irk�ılık-Turancılık davası, sıkıy�netim mahkemesinde g�r�ld�. Dava, 29 Mart 1945 tarihinde sonu�lanacak ve on �� sanık beraat ederken, on sanık da on yıla kadar �eşitli hapis cezalarına mahk�m olacaktır. Ancak karar, 31 Ekim 1945 tarihinde Asker� Yargıtay tarafından bozulacak; dava ikinci kez g�r�lecek ve

bu yargılama sonucunda 31 Mart 1947 tarihinde b�t�n sanıklar beraat edecektir. Mahkemenin beraat kararında, “su� olmayan bir fikrin cemiyet haline girmesinin de su� olamayacağı” belirtiliyor ve 3 Mayıs olayları da, “bu n�mayiş, mill� bir ideolojinin mill� olmayan bir ideolojiye karşı ifadesinden ibarettir” şeklinde yorumlanıyordu. Bir zamanlar su� olarak g�r�len eylemler, bir başka siyasal konjonkt�rde su� olmaktan �ıkmış, hatta alkışlanması gereken politik bir hareket halini almıştı bile! Meraklısı i�in yazayım: Benim “T�rkiye’de Mill� Şef D�nemi” adlı araştırmamda bu konuda geniş ve ayrıntılı bilgi bulunmaktadır.

Tutuklamalar başlıyor

Turancı akım t�m basın organlarında şiddetle yerilir ve kamuoyu bu konuda hazırlanırken, İstanbul’da Turancıların evleri aranıyor ve tutuklamalar başlıyordu. Atsız 9 Mayıs’ta, Reha Oğuz T�rkkan’la birlikte tutuklanır. Tutuklamalar s�rerken nihayet 19 Mayıs g�n� t�m gazetelerde gizli bir Turancı �rg�t�n ortaya �ıkarıldığı haberi yayınlanacaktır. İktidarca yayınlanan resm� tebliğde, ş�yle deniliyordu: “Irk�ılık ve Turancılık gayeleri g�den ve son zamanlarda faaliyetlerini artırdıkları, bu yolda tertipler aldıkları ve anlaşmalar imzaladıkları bilhassa g�r�len bu kimselerin, Teşkil�tı Es�s�ye K�nunu ile m�esses bug�nk� rejimimize ve vatandaşların hakiki milliyet�ilik tel�kkilerine aykırı umdeleri ve bu umdelere varmak i�in gizli cemiyetleri, faaliyet programları, teşkil�t ve propaganda organları, hatta muhaberelerini gizli tutmaya m�tuf şifreleri ve paraları vardır.”

Turancı yayınlar da iktidarı destekliyor!

Şaşırtıcı olan, bazı Turancı yayınların da iktidarı desteklemesidir: �rneğin, Orhan Seyfi Orhon, �ınaraltı dergisinde İn�n�’n�n nutkundan sonra ş�yle yazar: “Disiplinli bir cemiyet olan T�rkler, �ocuk�a taşkınlıklar yapanlardan utanarak, o g�n, bir babanın oğluna verebileceği �ğ�tlerin en doğrusunu ve en g�zelini dinlediler. Mill� bir devlete sahip olmak bahtiyarlığını tuttuğumuz şu sırada, mill� birliğimizi bozacak şahs� bir politika takip edenlerin fikirlerini, ne şekilde olursa olsun, bir hıyanet sayarız. Ben zannediyorum ki, bu kıratta adamlar aramızda cidd� taraftar bulamazlar. Onlara kapılanlar da, bu şahs� fikirlere değil, anayasamızın prensiplerini hararetle m�dafaa ediyor sandıkları s�zlere kapılmışlardır. Bu nutkun ateşli ve ışıklı kelimeleri, artık hi� kimsenin zihninde teredd�de sevk edebilecek bir g�lge bırakmamıştır. A�ıklık ve kat’�yetin ifadesi olan bu hitabeden sonra hepimiz ne yapacağımızı her zamankinden daha iyi anlayarak, tam bir emniyet ve huzur i�inde vazifelerimizle uğraşacağız. Birbirine karışacak fikirler ve prensipler kalmamıştır. Bu nutkun yeniden izah ve tefsire muhta� c�mleleri yoktur. Sınırlar kat’�yetle �izilmiş, hedefler g�sterilmiştir. Bu nutkun dışında kalan taşkınlıklara artık sadece hıyanet adı verilebilir. T�rk milliyet�iliğini birbirine uymayan birka� t�rl� manada anlayanlar, teredd�tlerini bununla giderdiler. M�nakaşa mevzuları bitmiştir.” Orhon �yle sanıyordu; oysa �ınaraltı dergisinde yayınlanan ve derginin yeni durum ve politika karşısında g�sterdiği anlayış ve esneklik, derginin kaderini değiştirmeyecek ve dergi, bu yazının yayınlandığı aynı sayıda kapatılacaktır.
 

<-Geri

 1 

Devam->

Bugün 557 ziyaretçi (786 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol